Akıllı İşaretler, televizyon yayınlarının içeriğiyle ilgili bilgilendirici bir sınıflandırma sistemidir. Bu sistem, televizyon yayıncılarının, anne babaların ve genelde toplumun, çocukları ve gençleri televizyon yayınlarının olası zararlı etkilerinden koruma sorumluluğunu yerine getirmelerinde onlara yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır.
Kaynak: http://www.rtukisaretler.gov.tr/AIsaretlerPublic/home
Televizyon programlarındaki şiddet içeriğinin, müstehcenliğin ve mahremiyet ihlallerinin izleyicilerin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini öğrenmek için RTÜK resmi web sitesini ziyaret ediniz (www.rtuk.org.tr--izleyici/dinleyici--izleyici/dinleyici eğilimleri).
“Akıllı İşaretler Sınıflandırma
Sistemi”
Akademik Çalışma Altyapısı
Prof. Dr. Ferhunde Öktem
Doç. Dr. Melike Sayıl
Dr. Sevilay Çelenk Özen
Ankara, 20066
Özet
“Akıllı İşaretler,” televizyon yayınlarının
içeriğiyle ilgili bilgilendirici bir sınıflandırma sistemidir. Bu sistem, televizyon
yayıncılarının, anne babaların ve genelde toplumun, çocukları ve gençleri
televizyon yayınlarının olası zararlı etkilerinden koruma sorumluluğunu yerine
getirmelerinde onlara yardımcı olmak üzere tasarlanmıştır. Akıllı İşaretler
sistemi iki konuda bilgi vermektedir. Bunlar, programın olası zararlı içeriği
ve programın hangi yaş grubuna uygun olduğudur. Zararlı etkileri olabilecek
içerik alanları; şiddet ve korku, cinsellik ve olumsuz örnek oluşturabilecek
davranışlar (ayrımcılık, alkol ve sigaranın aşırı kullanımı, madde kullanımı,
yasalara aykırı eylemler ile kaba konuşma / küfür) olarak belirlenmiştir.
Zararlı içerikten etkilenme düzeylerine göre yaş grupları ise Genel İzleyici, 7
yaş, 13 yaş ve 18 yaş olmak üzere üç grupta ele alınmıştır. Bu sistemin
geliştirilmesine temel oluşturan gerekçelerden biri geniş ölçekli bir izleyici
anketinde anne babaların %80'e yakınının televizyon programlarının içeriği
hakkında önceden bilgilenmek istediklerini belirtmeleridir. Bu kitapçıkta
Akıllı İşaretler sisteminin temelini oluşturan ilkeler, içerik alanları ve yaş
kategorilerinin gerekçeleri ve değerlendirme ölçütleri açıklanmaktadır.
Giriş
Akıllı İşaretler RTÜK tarafından geliştirilmiş
olan ve 2006 yılının ikinci yarısından
itibaren Türkiye’de ulusal televizyonlarda hayata geçirilmesi planlanan,
televizyon programlarının sınıflandırılması sistemidir. Bu sınıflandırma
sistemi televizyon programlarının olası zararlı etkilerinden çocuklar ve
gençleri korumak amacıyla tasarlanmıştır. Akıllı
İşaretler sistemi, karma bir sistemdir. Bu sistem, hem bir programın hangi
yaş grubuna uygun olduğu hem de olası zararlı içeriği hakkında bilgi verir. Bir
programın ne tür bir zararlı içerik taşıdığını ve hangi yaş grubu için
önerildiğini belirten semboller kullanılır. Sadece zararlı içerikten korunması
gereken yaş grubunu bildiren sınıflama sistemlerinin çok fazla tercih
edilmediği ve yararlı olmadığı görüldüğü için içeriği tanımlayıcı sistemler
geliştirilmiştir (Bushman & Cantor, 2003).
Ülkemizde
daha uzun saatler televizyon izleyen izleyici kitlenin sosyodemografik
özellikleri, yayıncı kuruluşlarla ilgili düzenleyici yasalar ve ABD ve Avrupa
ülkelerinde işlerliği görülmüş olan
sistemler dikkate alınarak Akıllı İşaretler içerik ve yaş değerlendirmesini
birlikte ele alan karma bir sistem olarak geliştirilmiştir. Hollanda ve diğer
bazı Avrupa ülkelerinde görsel-işitsel medya türlerinin (PC oyunları, diğer
DVD, VCD'ler..) değerlendirilmesinde kullanılan ve işlerliği sınanmış olan
NICAM'ın sınıflama sistemi (Bkz. Valkenburg, Beentjes, Nikken ve Tan, 2002) Akıllı İşaretler’e örnek oluşturmuştur.
Bu kitapçıkta Akıllı İşaretler
sisteminin temelini oluşturan ilkeler açıklanmaktadır. Akıllı İşaretler sisteminin oluşturulması ve uygulamaya geçirilmesi
bir akademik kurulun çalışmaları sonucunda oluşmuştur. Kurul, yaş gruplarının
sosyo-duygusal ve bilişsel özelliklerini tanımlayarak çocuk ve gençlere zararlı
olabilecek içerik kategorilerini belirlemiş ve Akıllı İşaretler sisteminin temel belgesi olan kodlama formunu
geliştirmiştir. Kurul, bu tür bir sisteme olan gereksinimi belirlemek amacıyla,
RTÜK’ün Milli Eğitim Bakanlığı ile yaptığı işbirliği çerçevesinde Ankara’daki
farklı sosyo-ekonomik düzeyleri (alt, orta, ortanın üstü ve üst) temsil edici
nitelikte okullar kanalıyla 1650 anne babaya ulaşarak bir araştırma
gerçekleştirmiştir. Araştırma bulgularına izleyen bölümlerde değinilmektedir.
Sistemin
düşünsel alt yapısı, RTÜK’ün iki yılı aşkın bir sürede geniş bir akademik
danışman grubu ile yaptığı yoğun çalışmalar sonucu oluşturulmuştur. Sistemin
teknik alt yapısı hazırlanırken, grafik tasarımları vb. konularda farklı
akademisyenlerden ve ilgili diğer sektörlerden de danışmanlık, yardım ve hizmet
alınmıştır. Kuşkusuz sistemin planlanma ve hayata geçirilmesinde RTÜK’ün
yönetici kadroları ve uzmanlarının çalışmaları en önemli paya sahiptir.
Akıllı İşaretler sistemi bir öz-denetim
sürecini başlatmak amacıyla yaratılmıştır. Burada temel olan çocuklar ve
gençleri televizyonun olası zararlı etkilerinden korumaktır. Bu amaçla RTÜK,
alanlarında uzman kişileri bir araya getirerek oluşturulmuş olan bir sistemi,
görsel-işitsel sektörün kendi çalışanlarının/aktörlerinin desteği ve
işbirliğiyle uygulamaya geçirmektedir. Yayıncıların görsel-işitsel materyalin
olası zararlarından küçükleri korumak amacıyla öz-denetime gitmelerinin çok
önemli olduğu görüşü, 1990’lı yıllardan bu yana tüm dünyada geniş kabul
görmektedir (Berendt, 1995). ABD'de bu noktadan hareketle yayın kuruluşları
kendi sınıflama sistemlerini geliştirmişler ancak yayıncıların ekonomik
kaygılarının da yön verdiği bu sınıflama sistemlerinin her zaman istenen sonucu
sağlamadığı ve birbirinden farklı bir çok sistemin birlikte bulunmasının anne
babalar için bilgilenmeyi zorlaştırdığı saptanmıştır (Bushman & Cantor,
2003). Avrupa'da da benimsenen öz-denetim yaklaşımı çerçevesinde, 24 Eylül 1998
tarihli Avrupa Birliği Direktifi’nde öz-denetim aracılığıyla etkili bir Avrupa
sınıflandırma sisteminin geliştirilmesi konusu gündeme getirilmiştir.
Tüm
bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye’de Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun
girişimiyle “Akıllı İşaretler” sınıflandırma sistemi oluşturulmuştur. Bu sistemde,
anne babalara ve diğer izleyici kitleye televizyon programının içeriğinin olası
zararlı etkileri ve hangi yaş grubuna önerilebileceği hakkında bilgi verilmekte
ve rehberlik edilmektedir. Kitle iletişim araçlarına her gün bir yenisi dahil
olmakta ve DVD, internet, bilgisayar oyunları ve müzik kayıtları gibi bu yeni
araçlar çocukların alışkanlıklarını dolayısıyla değerlerini, sosyalleşmelerini
ve öğrenmelerini etkilemektedir. Bu etkiler üzerine yürütülen sayısız araştırma
ve pek çok araştırmanın sonucunu bir arada ele alan meta analiz çalışmaları,
olumsuz içerikteki yayınların çocukların gelişimine zarar verdiğini
göstermektedir (Anderson ve Bushman, 2001; Anderson ve ark., 2001). Televizyon
yayınlarının çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri, çocukların yaşına, zihinsel
kapasitelerine, kaç saat televizyon izlediklerine, ilgilerine, televizyonu
kiminle izlediklerine ve izleme sırasında anne babasının açıklama yapıp
yapmadığına bağlı olarak farklılıklar göstermektedir (Nathanson ve Yang, 2003,
Busman ve Cantor 2003, Anderson ve ark., 2001, Emmers-Sommer ve Allen, 1999).
Televizyonun zararlı etkileri üzerinde rol oynayan bunca faktör varken anne ve
babaların istekleri doğrultusunda onları bilgilendirmeyi hedefleyen bir sistem
sorumluluk bilinciyle hareket ederek en olumsuz koşuldaki çocukları dikkate
almalıdır. Bu nedenle "Akıllı işaretler" sistemi anne babaların
gereksinimlerini dikkate alarak ve konuyla ilgili bilimsel bilgi birikimini
kullanarak oluşturulmuştur. Sistem, hem TV yayınlarının içeriğini tanımlamakta,
hem de bu içeriğe göre uygun yaş grubunu değerlendirmektedir. Sistemde yer alan
içerik alanlarının, bunlarla ilgili tanımlamaların ve yaş derecelendirmelerinin
altında yatan mantık oldukça net bir biçimde açıklanmaya çalışılmıştır. Bu
nedenle sistem saydamdır, eleştirilere ve zaman içinde geliştirilmeye açık bir
sistemdir. Bu yazının izleyen üç bölümünde sisteme temel oluşturan araştırma
sonuçları ve ilkeler açıklanmıştır. Sonraki iki bölüm kodlama formu ve
anahtarıyla ilgili bilgi vermekte, daha sonra öz-denetime dayalı bu sistemin
sahip olduğu özellikler açıklanmakta ve son olarak da genel değerlendirme ve
sistemin iyileştirilmesine katkı sağlayacak konular üzerinde durulmaktadır.
Akıllı İşaretler’e rehberlik eden tüketici araştırması
Akıllı işaretler sınıflandırma sisteminin
amacı, anne babaları ve kamuoyunu medya yapımlarının olası zararlı etkileri
konusunda bilgilendirmek ve medyayı nasıl kullanmaları gerektiğini çocuklara
öğretmelerinde onlara yardımcı olmaktır. Sistemin hedef kitlesi anne babalar
olduğu için TV programlarıyla ilgili bir sınıflama sistemi geliştirilmeden önce
medyanın çocuklar ve gençler üzerindeki etkileri konusunda anne babaların ne düşündüğünü
öğrenmek ve televizyon programlarıyla ilgili bilgilenme gereksinimlerini tespit
etmek için bir araştırma yapılmıştır. Sınıflandırma sisteminin oluşturulmasında
ilgili alanlardaki bilgi birikimi yol gösterici olmakla birlikte anne babaların
konuyla ilgili düşüncelerini bilmenin, hedef kitlenin gereksinimlerini
karşılama açısından gerekli bir uygulama olduğu düşünülmüştür. Çocukların
televizyon yayınlarından etkilenmeleri konusunda anne babaların fikirlerini
araştıran ve daha önce RTÜK tarafından gerçekleştirilmiş pek çok kamuoyu
araştırması mevcuttur (Özdiker, 1997, 1998, 1999, 2000). Bu anketlerde
kamuoyunu temsil edici örneklemlerin %85'i çocukların izleyebileceği
saatlerdeki yayınların içerik açısından uygun olmadığını düşünmekte, %91'i
şiddet içeriğinin yoğunluğundan ve etkisinden şikayet etmekte, %70'e yakın bir
grup da programlar hakkında uzman görüşüne çok az veya hiç yer verilmemesini
bir eksiklik olarak belirtmektedir (Özdiker, 1997a ve 1997b).
Akıllı
İşaretler Sisteminin geliştirilmesine temel oluşturan kamuoyu araştırmasında anketi
yanıtlayan 1638 anne/babanın %76.2'si televizyon programlarındaki zararlı
içerik konusunda bilgilenmek istediğini; %23.8'i ise bilgilenmek istemediğini
belirtmiştir. Bilgilenmek istediğini bildiren grup, diğer gruba göre
çocuklarının içerikten daha fazla etkilendiğini düşünmektedir. Anne babalar,
çocuklarının şiddet ve korkudan etkilenme düzeylerini en yüksek olarak
bildirirken, kaba konuşma, küfür ve olumsuz örnek oluşturabilecek
davranışlardan daha az, cinsel içerikten etkilenme derecesini ise en az olarak
bildirmişlerdir. Çocuklarının bu içerik alanlarının herhangi birinden
etkilendiğini bildiren anne babalar genellikle diğer içerik alanlarından da
etkilendiğini düşünmektedir. Anne babalar, çocuklarının yaşları arttıkça şiddet
ve korkudan daha az etkilendiklerini ifade etmektedir. Diğer içerik alanları
için ise yaşa bağlı bir farklılaşma elde edilmemiştir. Erkek çocuklarının
olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlardan kızlara göre daha fazla
etkilendikleri; kızların da korku içeriğinden daha fazla etkilendiği
bildirilmiştir. Genel olarak anne babaların çocuklarının televizyon
yayınlarındaki içerikten etkilendiğini düşünmeleri ile eğitim düzeyleri
arasında anlamlı bir ilişki elde edilmemiştir.
Yaş Sınıflamaları/Kategorileri
Simge
sistemi üç farklı yaş grubu temelinde ayırım yapmaktadır:
7
yaşın altındakiler, 7-13 yaş ve 13-18 yaş. Bu yaş grupları çocuk ve gençlerin
zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim düzeyleri göz önüne alınarak
belirlenmiştir. Çocuk ve gençlerin gelişim özelliklerine göre kendilerine
sunulan yazılı ve görsel içerikten farklı biçimlerde etkilendikleri
bilinmektedir. Yaş gruplarının her biri kendi içinde bile oldukça farklılaşabilmektedir.
Örneğin yedi ve on yaşındaki çocuklar arasında bile belirgin farklar vardır.
Yine aynı yaştaki çocukların bilişsel ve duygusal yetilerinin gelişimi de
birbirlerine göre farklı olabilmektedir. Ancak etkilenme derecesini ayrıntılandırarak daha çok yaş grubu
oluşturmak uygulamayı güçleştireceği için gerçekçi değildir. Bu nedenle yaş
grupları temel gelişimsel değişme yaşları dikkate alınarak oluşturulmuştur. Uygulamada ana babalar kendi çocukları için
yaş gruplarının kendi çocukları için ne ölçüde uygun olduğunu da değerlendirmelidirler.
Aşağıda, üç yaş grubu arasındaki ayırımı yapmada kullandığımız görüşler
özetlenmektedir:
7 yaşın altındakiler:
Ben merkezcidir,
dünyası kendi algılarıyla sınırlıdır. Farklı bakış açılarını ayırdetmekte güçlük çeker.
Hayal
gücü yüksektir ve hayal ile gerçeği ayırt etmekte zorlanır. Bu özellik, bu yaş çocuklarını, özellikle taklit etme eğiliminde olabilecekleri
televizyon karakterleri karşısında kırılgan bir durumda bırakır.
Cansız
nesnelere insan özellikleri yüklediği için izlediği karakterlerin gerçek
yaşamda da var olduğunu ya da insan niteliği taşıdığını düşünür. Bu nedenle
Süpermen’i taklit edebilir ya da tanıdık nesnelerin ürkütücü bir biçimde şekil
değiştirmesinden aşırı derecede korkabilir.
Taklitçilik-Model
Alma özelliği vardır: Gelişimi sırasında kendisine model aldığı kişilerin
özelliklerini benimseyerek özdeşim kurar. Bu nedenle çocuklara özdeşim kurabilecekleri olumlu
kahramanları izletmek çok önemlidir.
En
çarpıcı görüntüye (ki bu genellikle ilk gördüğüdür) odaklaşma, takılıp
kalma özelliği
belirgindir. Aynı şekilde hızlı, renkli ve yüksek sesli
görüntü akışına karşı daha kolay ilgi
gösterir. Şiddet
içeren pek çok görüntü de hareketlidir (örneğin aksiyon filmleri). Dolayısıyla
çocukların, hareketli görüntülere “takılmaları” şiddet içeriğiyle karşılaşma
olasılığını artıracaktır.
Görünüş ve gerçek ayırımını yapmakta zorlanır. Görünüşe aldanır ve bu özelliği,
yanılmasına yol açabilir (örneğin iyi giyimli bir yetişkinden zarar
gelmeyeceğini düşünür).
Dikkat gücü ve süresi sınırlıdır.
Dikkatin çabuk dağılması, süresinin kısa olması ve dikkati kontrollü biçimde kullanma zorluğu görülür. Parça ile bütün
arasında bağ kurmakta zorlandıklarından, çocuklar için her bir görüntü kendi
içinde, bütünden bağımsız olarak önem taşımaktadır. Dolayısıyla yanlışı
göstererek doğruyu buldurmaya yönelik yapımlar, bu yaş grubu için uygun
değildir.
Kendine yakın olan şeyleri daha kolay algılar, kendi
dünyasından tanıdık nesnelere daha çok ilgi
gösterir. Tanıdık nesneler ve kişiler aracılığıyla sergilenen olumsuz
davranışlar, çocuğun güvensizlik duyguları yaşamasına yol açabilir (örneğin
filmdeki kötü karakterler öğretmen, polis ya da akraba gibi kişiler olduğunda
bu, çocuklarda güvensizlik duygusuna yol açabilecektir. Oysa bu dönemlerde onun
katıksız güvene gereksinimi vardır.)
Dili kullanmada giderek ustalaşır. Sözcük dağarcığı hızla
gelişir. Televizyondan duyduğu kötü sözleri de sözcük dağarcığına ekleyecektir.
Olumsuz iletiden olumlu yönü çıkaramaz. Bu yüzden mesajın
olumlu olması ve olumlu yaklaşımla başlayarak verilmesi çok önemlidir.
Önce verileni daha kolay algıladığı ve
zihnine yerleştirdiği için, olumlu olanı
önce vermek gerekmektedir.
Somut-görülebilir sonuç önemlidir. Bu dönemdeki çocuklar için davranışın ne niyetle
yapıldığı değil, sonucun ne olduğu önemlidir (örneğin filmdeki kahraman yalan
söyleyerek ya da sahtekarlıkla istediği bir şeyi elde ediyorsa çocuk onun
niyetini değil kazancını önemseyerek onu taklit edebilecektir).
Cinsiyet farklılıklarını
keşfeder. Kadın ve erkeğe ait rolleri
ayrıştırarak kavramaya başlar. Dolayısıyla kadını ve erkeği tek tip ve kalıp
yargılar içeren gösterimlerle sunmak, çocuğun geliştireceği cinsiyet rolü
üzerinde olumsuz etki yapacaktır.
Bu özellikler çerçevesinde,
yedi yaşın altındaki çocuklar ayrı bir grup olarak ele alınmalıdır.
Araştırmalar, yedi yaşına kadar çocukların yeterli ölçüde gerçek ve düşsel olan
arasında ayırım yapamadığını göstermektedir. Buna bağlı olarak bu yaşın
altındaki çocuklar korkutucu ya da saldırgan çizgi film ya da canlandırma
filmlerdeki korkutucu ve saldırgan ögeleri gerçek görüntü içeriği gibi
değerlendirebilmektedir. Bu nedenle şiddet içeren bazı çizgi filmler ve
animasyonlar bu yaş grubu için zararlı olabilmektedir.
Araştırmalar 7 yaşın altındaki
çocukların bazı özel nitelikli görüntülerden korktuklarını göstermektedir.
Garip düşsel karakterler (örn: Alaaddin filminde şişeden çıkan cin), dönüşümler
(örn: Power Rangers’da Hulk), fiziksel istismara uğrayan hayvan ve çocuk
görüntüleri gibi sunumlar, çocukları olumsuz etkileyebilmektedir. Bu unsurların
her birine ilişkin özel sorular bu soru formunda kapsanmaktadır. Eğer bunlardan
biri işaretlenirse, derece 7 yaş olacaktır.
7-13 yaş
Kadın ve erkeğe ait toplumsal cinsiyet rolleri ve cinsiyet kalıp yargıları güçlenir.
Kişiliğe
yönelik kaygılar ve sosyal korkular, nesne korkularının yerini alır. Ani kişilik dönüşümleri ve
tutarsızlıklar yaşayan karakterler bu yaş grubu için sarsıcıdır.
Bir gruba ait olma
gereksinimi önem kazanır. Kendi cinsiyetinden akran grupları tercih edilir.
Akranlarla birlikte olmak ister ve yakın ilişkiler kurmayı öğrenir. Akran
gruplarıyla özdeşim ve akranların model alınması gözlenir (örneğin
televizyonda, okullardaki akran gruplarının çete oluşturmaları ya da madde
kullanımı sırasında gösterilmeleri bu çocukların yanlış figürlerle özdeşim
kurmalarına neden olacaktır).
Dünyayı
algılama biçimleri iki uçtadır; siyah ve beyaz vardır, griyi bu iki rengin arasına
yerleştiremez.
Somut olayları
anlar, mantık kurallarını fiziksel nesneler gibi somut olana
uygulayabilir. Soyut fikirleri anlamakta güçlük çeker. Ancak 10 yaşından itibaren soyut
düşünme yetilerinde hızlı bir artış olur. Daha çok mizah, parodi, kinaye
(ironi), ve hiciv, yergi (satire) gibi soyut düşünce özelliklerini göstermeye
başlarlar.
Mecazları ve
dolaylı anlatımları algılayamaz. Mesajı olduğu gibi aldığı için bu yaş grubundaki çocuklara
verilecek mesajın içeriği önemlidir.
Otoritenin koşulsuz kabul edildiği görülür. Otoritenin davranışlarını sorgulamaz; bu
nedenle otorite figürlerinin verdikleri yanlış mesajlar bu yaş grubunu olumsuz
yönde etkileyecektir.
Çalışmak, başarmak, göze girmek ve takdir edilmek ister,
bunun için çok çaba harcar. Yanlış
yolları kullanarak başarıya ulaşan örnekleri izlemesi sakıncalıdır.
Duygudaşlık (empati) geliştirmeye ve kendi davranışlarının
başkaları üzerinde yarattığı etkileri anlamaya başlar.
Bilişsel becerileri yeterince gelişmediği için dağınık ve
farklı yollardan verilen mesajları bir bütün halinde anlaması ve kavraması
zordur.
Ahlaki standartlar içselleştirilir; fakat bu kez de ahlaki
yargılamalarında kendisiyle ilgili sonuçlar üzerine odaklanır.
İnsanların
bazı sosyal gruplara ait olduklarına ve bu grupların birbirlerinden farklı
olduklarına inanır. Diğer insanların davranışlarını kendi sosyal geçmişlerine
göre anlamaya ve değerlendirmeye çalışır. 10-13 yaş arasında belirgin, hızlı ve
önemli değişmelerin olması, 13 yaşın ayrı bir grup olarak değerlendirilmesi
gerektiğini gösterdiği için ayrı bir sınıf olarak alınmıştır.
13-18 yaş
Mantık kurallarını soyut olaylara uygulayabilir, soyut kavramları anlayabilir.
Neden-sonuç ilişkileri
kurma yönünde bilimsel akıl yürütmelerde bulunabilir.
Kendi yaşıtlarından gelen iletiler daha etkilidir.
Yetişkin otoritesinin önemsenmediği ya da tepki
gösterilebildiği bir dönemdir.
Meydan okuma ve
sorgulamaların başladığı dönemdir.
Olayların arkasındaki somut gerçeklerden çok soyut gerçekliklerle ilgilenir. Soyut
kavramlara ve soyutlamalara dayalı etkinliklere (örneğin resim, müzik, heykel,
edebiyat gibi) ilgi duyar.
Ben nasıl bir genç yetişkin olmalıyım sorusuna yanıt arar. Cinsel,
politik, etnik ve dini alanlarda çeşitli denemelerle bir kimlik oluşturmaya çalışır.
Bir ideoloji geliştirmeye ve bununla bağlantılı değerlerin,
davranışlarına rehber olmasına çalışır.
Karşı cinse ve cinselliğe ilgi artar. Karşı cinsle arkadaşlık kurmaya ve flört etmeye başlar.
Aile dışında, farklı özdeşim
modellerine ilgi artar. Anne-babadan ve diğer yetişkinlerden duygusal
açıdan bağımsızlaşmaya çalışır.
Bağlandığı ve özdeşleştiği kahramanların davranışlarını çok yoğun bir biçimde
sahiplenebilir
Gizliliğe önem
verir, utangaçlık ve sıkılganlık görülebilir.
Kuralları ve sınırları zorlamayı dener, riskli davranışlara girişebilir. Riskli davranışların çekici bir
şekilde sunulması, ya da gençlik dönemine özgü bir değer olarak aktarılması bu
tür davranışların taklit edilme olasılığını artıracak, istenmeyen sonuçlara yol
açabilecektir.
Bedene ve dış görünüşe ilgi artar.
Ahlaki akıl yürütmelerinde sosyal
standartlar ve başkalarının yargılamalarına odaklanır.
Cinsel çekiciliğinden
endişe duyar,
karşı cinse yönelik alınganlık ve korkuları olabilir.
Güven-güvensizlik gibi iki uçtaki
davranış ve duyguları çok kısa aralıklarla yaşayabilir. Duyguları çok değişken
olabilir ve çok çabuk örselenebilir.
Bilgi ve deneyimi, davranışının
sonuçlarını yeterli ve sağlıklı olarak değerlendirmeye yetmediği için ani, atak
ve yaşamını tehdit edebilecek davranışlarda bulunabilir.
Televizyonda sürekli izlediği aşırı
cinsellik ve şiddete dayalı filmler algı ve değerlerinin sağlıklı gelişimini
engelleyebilir.
On üç - on sekiz yaş aralığında
gençler medya ürünlerini yetişkinler gibi sınırsız izlemek isterler. Bu yaştan
itibaren film ve televizyon programlarını, sosyal yaşamı öğrenmek ve günlük
sorunların nasıl çözüldüğünü görmek için kullanırlar. Genç ergenler oyuncularla
güçlü bir şekilde özdeşim kurarlar, onların niteliklerini yüceleştirerek taklit
ederler.
Araştırmalar gençler arasındaki suç
davranışlarının ergenlik süresince arttığını ve sonra inişe geçtiğini
göstermektedir. Gençlik dönemi suçluluğu daha çok şiddet uygulama (vandalizm),
soygunlar ve dövüş olarak gözlenir. Risk içeren ya da suça yönelik davranışlar
gençlere çekici gelmektedir. Medya, genç insanları suçlu davranış örneklerinin
önderi olarak gösterir. Gençler, özellikle erkekler, suçlu medya kahramanları
ile güçlü bir şekilde özdeşim kurarlar. Medya ve medya kahramanları bu konuda
önemli rol oynar. Bu nedenle bazı tür şiddet 18 yaş ve üzeri olarak
değerlendirilmektedir.
Vahşet ve dehşet filmlerine bağlı
korkulara ergenlik döneminde de sıkça rastlanabilmektedir. Ergenlik döneminde
heyecan arama ve duyarlılık doruk noktadadır. Gençler kendilerini heyecanlı ve
riskli davranışlarda denedikleri için bazen vahşet görüntülerinin olduğu
filmleri izleme konusunda birbirleri ile yarışmaya girebilirler. Ancak
sınırlarını çok fazla zorlamaları sonucu bu filmleri izledikten sonra korku
geliştirebilirler. Bu nedenle örn. Hannibal ve
Exorcist gibi filmler 18 yaş ve
sonrası olarak derecelendirilir.
Bilişsel ve sosyal-duygusal gelişim
özellikleri yukarıda sıralanan üç ana yaş grubunun, görsel-işitsel yayınlarda
saptanacak zararlı içerikten korunmaları amacıyla koruyucu simge düzenlemesi
getirilmiştir. Bu çerçevede TV programlarının, değişik yaş gruplarının
özellikleri göz önüne alınarak görüntü temelinde tanımlanması gerekli görünmektedir.
Görüntü temelindeki çözümlemenin yine aynı gerekçeyle çok geniş bir yelpazeyi
kapsaması zorunluluğu da bulunmaktadır.
Televizyon Çocukları Ne Yolla
Etkilemektedir?
Çocukların televizyon programlarındaki
içerikten nasıl etkilendiğini açıklayan bazı kuramsal yaklaşımlar vardır.
Sosyal öğrenme yaklaşımına göre, çocuklar televizyonda bir davranışa ya da
mesaja dikkatini verip onu belleğine aktardıkları zaman, daha sonra bu bilgi
onların davranışlarına, ve ilgilerine rehber olmaktadır. Sık izlenen bir
davranış tekrarlandığı için belleğe iyice yerleşmekte ve çocuk tarafından
ortaya konma olasılığı artmaktadır. Bilgi işleme yaklaşımına göre de çocuklar
televizyon izlerken aslında bazı davranış kalıplarını, kişilerarası ilişki
örüntülerini, sorunların çözümüne yönelik stratejileri ve pek çok sosyal
davranışı öğrenmektedirler. Sosyal dünyaya ait bu bilgileri temel alarak
davranır ve karşıdaki insanlardan da buna uygun davranışlar beklerler. Sosyal
öğrenme ve bilgi işleme yaklaşımları televizyonun sosyal davranış üzerindeki
etkilerini açıklamaya yönelik olmakla birlikte sayılar, kavramlar ve
yaratıcılık gibi diğer içerik alanlarına da uygulanabilirdir. İçeriğe önem
veren ancak basit bir etki yerine televizyonun bireyler için bir anlam sistemi
oluşturduğunu öne süren bir kültürleme/ekme (cultivation) yaklaşımı da vardır.
Bu yaklaşım, televizyon programlarının içeriğinin, izleyen tüm bireylerde çok
daha yavaş ve birikici biçimde içinde yaşadıkları sosyal ve fiziksel dünyaya
ait ortak bir kavrayış ve anlam sistemi yarattığını ve özellikle televizyonu
yoğun biçimde izleyen ve izlediklerini daha gerçekçi olarak algılayan gruplar
için asimilasyonun çok daha güçlü olduğunu vurgulamaktadır (Anderson ve ark.,
2001).
Televizyonun çocuklar üzerindeki
etkisini açıklayan bazı kuramsal yaklaşımlar ise programın içeriğinden bağımsız
olarak izleyiciye bağlı özellikler üzerinde durmaktadır. İzleyicinin yaşı,
cinsiyeti, gereksinimleri, güdüleri, tercihleri ve hangi amaçla televizyon
izlediği ve televizyon izleme örüntüsü gibi özellikler televizyonun birey
üzerindeki etkilerinde rol oynamaktadır. Örneğin bireyler rahatlamak ve
eğlenmek için, bilgi edinmek için ya da TV programlarındaki kahramanlarla
kendilerini karşılaştırmak ve değerlendirmek için televizyon izleyebilirler.
Ayrıca televizyonu bir alışkanlık olarak ya da
oldukça seçici bir biçimde izleme örüntüsü gösterebilirler. Tüm bu
özelliklerin, içerikten bağımsız olarak televizyonun birey üzerindeki etkisini
değiştirdiği vurgulanmaktadır.
Daha yeni yaklaşımlar ise televizyonun
etkisinde hem içeriğin hem de izleyici özelliklerinin bir etkileşim içinde rol
oynadığını öne sürmektedir(Van Evra, 2004, sf. 18).
İçerik Alanları
Şiddet ve Korku
Tüketici
araştırması sonucunda anne ve babaların en çok bilgilenmek istedikleri içeriğin
korku ve şiddete ilişkin olduğu görülmektedir. Araştırmalar, şiddetle, gerçek
yaşamda ve görsel ve yazılı basında sık karşı karşıya kalmanın bilişsel,
duygusal ve davranışsal süreçlerde değişikliklere neden olduğunu göstermektedir
(Bensley ve Van Eenwyk, 2001; Vidal, Clemente & Espinosa, 2003).
Televizyonda şiddetin
gösterilmesinin izleyiciler üzerinde üç temel etkisi olduğu savunulmaktadır:
Duyarsızlaşma:
Korku ve gerilim yaratan bir olay ya da olguyla baş etmek için iki temel yol
kullanılır. Ya o ortamdan kaçılır ve uzaklaşılır ya da
onunla barışık yaşama, etkisini azaltma yoluna gidilir. İzleyici diline
çevrildiğinde, televizyonda acı verici bir
olay izlendiğinde, izleyici ya o görüntüyü değiştirecek ya da gördüğü görüntüyü
önemsizleştirecektir. Çocuklar genellikle daha edilgen izleyiciler oldukları
için bu görüntüler karşısında
duyarsızlaşma tehlikesini daha çok taşımaktadırlar. Böylece izleyiciler, özellikle çocuklar acıya ve
başkalarının acı çekmesine giderek daha az duyarlı hale gelebilirler. Buna bağlı olarak da şiddet görüntülerine ve
saldırgan davranışlara ilişkin bir tolerans geliştirebilirler (Villani, 2001).
Güven
yitimi: Kişiliğin gelişimindeki en temel öğelerden
biri temel güven duygusudur.
Çocuk çevresine, çevresindeki kişilere güven duyduğu oranda gelişip olgunlaşır.
Şiddetin egemen ve yoğun olduğu, çözümsüzlük ve çaresizlik duygularının
yoğun yaşandığı, tutarlı ve güvenilir olmayan bir çevre ve kişilerin varlığı,
çocukları olduğu kadar erişkinleri de olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuklar dış
dünyaya karşı daha korku dolu hale gelebilirler.
Özdeşim
ve taklit: Şiddet ve saldırganlığın sorun çözücü ve
kazandıran bir yöntem olarak gösterilmesi çocukların ve hatta yetişkinlerin,
izledikleri kahramanlarla özdeşim kurma ya da onları taklit etmeleri
aracılığıyla, bu yolu giderek benimsemelerine neden olabilir.
Çocuklar çevrelerindeki insanlara daha saldırgan davranmaya eğilim duyabilirler
Genel
olarak çocukların şiddet izlemelerinin her zaman duyarsızlaşma ya da saldırgan
davranışlarla son bulmayacağı açıktır. Araştırmalar medyadaki şiddetin bazı
kapsam özelliklerinin saldırgan davranışları ve ya da duyarsızlaşmayı
artırabileceğini göstermektedir.
Çocuklar
henüz gelişim sürecinde oldukları için özgürlük, hakçalık, eşitlik gibi
yüce ama soyut kavramlar adına şiddetin kullanıldığı örneklerle
karşılaştıklarında, ahlaki/etik yargıları karmaşaya
uğramaktadır. Şiddet kullanımının kimileri için hak ve
gereklilik olduğunun vurgulanması, çarpık ve örselenmiş bir ahlak
yargısının gelişmesine neden olabilir. Medyadaki şiddet içeriğinin çeşitli
özellikleri saldırgan davranışın ya da duyarsızlaşmanın artmasında önemli
etkilere sahip olmaktadır. Aşağıda bu özellikler Valkenburg ve arkadaşlarının
(2002) makalesinden alınarak özetlenmiştir:
Gerçekleştirilebilirlik
Düzeyi: Saldırganlık ve duyarsızlaşmayı artırdığı
düşünülen ilk özelliği şiddetin gerçekleştirilebilirlik düzeyidir. Ancak akılda
tutulmalıdır ki bir içeriğin gerçek olup olmadığını değerlendirebilme yaşa
bağlı bir yetenektir. Erişkinlerin abartılı (Örn. James Bond) ya da gerçekçi
bulmadığı (Örn. Power Rangers) bir görüntü çocuklar için gerçek olabilir.
Ciddi
Yaralanmalar: Medyadaki şiddetin, duyarsızlığı artıran
ikinci özelliği, şiddetin sonuçlarının gösterilme derecesidir (kan, ciddi
yaralanma görüntüleri, organ kayıpları). Bu tür görüntüler izleyicide
duyarsızlık yaratmakta ya da aldırmazlık ortaya çıkarabilmektedir.
Çekici
Kahramanlar: Şiddeti artırdığı bilinen üçüncü özellik,
şiddet uygulayıcısının çekici olmasıdır. Yine “sapkın” kişiler tarafından
gerçekleştirilen şiddet ve uygulanan yöntemlerin çok daha etkili olduğu
bilinmektedir. Özdeşim kurabilecekleri kişiler tarafından yapılan saldırgan
davranışlar çocukları şiddet uygulamaları konusunda yüreklendirecektir.
Şiddetin
Onaylanması: Dördüncü özellik, şiddetin onaylanmasıdır.
Pek çok medya yapımında şiddet kullanan kahraman açısından bunu haklı
gösterecek çeşitli nedenler sergilenir (Örneğin, masum kurbanları korumak adına
gerçekleştirilen şiddet) Onaylanmış şiddeti izleme, çocukların gerçek yaşamda
şiddeti kullanma eğilimini artırabilecektir.
Şiddetin
Ödüllendirilmesi: Beşinci özellik, medyadaki şiddetin
cezalandırılmasına ilişkindir. Eğer şiddet bir biçimde cezalandırılırsa
izleyicideki saldırganlık riski azalır.
Ancak, içerik analizi yapan araştırmalar medya yapımlarının çoğunda şiddetin
ödüllendirildiğini göstermektedir. Çocukların kahramanları genellikle zeki,
güçlü ve çekicidir ve saldırgan davranışları için çok ender olarak
cezalandırılırlar. Pek çok araştırma iyi karakter tarafından yapılan şiddetin
saldırgan davranışlarda artışa neden olduğunu göstermektedir.
İlk
iki özellik olan, gerçeklik düzeyi ve ciddi yaralanmalar bu değerlendirme
sisteminde gözönüne alınmaktadır. Sonraki üç özellik dışarıda bırakılmıştır.
Çünkü, neredeyse tüm kurgusal yapımlarda, şiddetin büyük bölümü onaylanmakta,
ödüllendirilmekte ya da çekici bir karakter tarafından yapılmaktadır.
Korkutucu İçerik
Medyadaki
şiddetin en örseleyici etkilerinden biri de izledikleri görüntülerle
başedemedikleri için, çocukların günlük yaşamlarında çok daha korku dolu olmaları
ya da korkunç rüyalar görmeleridir. Çocuklarda ne tür medya içeriğinin korku
yarattığı yaşa bağlı olarak değişmektedir. Örneğin küçük çocuklar daha çok
düşsel içerikten, gerçek veya hayali algısal olarak belirgin olan uyarıcılardan
korkarlar, daha büyük çocuklar ise gerçekçi kurgular ya da haber içeriklerinden
korkmaktadırlar (Valkenburg ve ark. 2000 ).
Çok
sayıda bağlamsal/çevresel özellik izleyicide korku yaratır. Bu özellikler
aşağıda aktarılmaktadır (Valkenburg ve ark., 2002). İlk ve en belirgin nitelik
korkmuş insan görüntülerinin gösterilip gösterilmediğidir. Medyada tehlike
sıklıkla ana karakterlerin korkuları aracılığı ile aktarılır. Bu yolla gerçek
tehdit açıkça gösterilmemiş olsa da ana karakterlerin korkuları izleyiciyi
dehşete düşürmeye yetmektedir. Bu sürecin altında yatan mekanizma ana
karakterle kurulan empati, eşduyumdur.
İkinci
özellik, medya yapımındaki izleyicilerin ortamla tanışıklığıdır. Araştırmalar,
insanların bildik ortam ve mekanlardaki tehlikelerden daha çok korktuklarını
göstermektedir. Uzak, az bilinen ya da gerçek yaşamda mevcut olmayan ortam ve
mekanlar daha az korkutucu bulunmaktadır. Günlük yaşam kapsamına yerleştirilen
korkutucu görüntüler kolaylıkla oyuncaklar, okul binası, deniz kenarına gezi
gibi çocukların günlük yaşamlarında yer alan sıradan nesne ya da olaylarla
ilişkilendirilebilir. Örneğin Jaws’da korku deniz ve kumsalla
ilişkilendirilmiştir. Medya içeriğine gösterilen korku tepkileri, korkutucu
unsurların geçtiği aynı durum ya da nesnelerle yüzyüze gelme sırasında da
uyarıldığından, daha yoğun ve uzun süreli olmaktadır. Bu, Jaws ya da Sapık gibi
bazı filmlerin The Alien gibi fantastik filmlerden daha uzun süreli ve yoğun korku yaratmalarının
nedenini de açıklamaktadır.
Yapımın
korku yaratmasındaki son iki özellik ses efektleri ve müziktir. 1950'li
yıllarda bile Himmelweit, Openheim ve Vince (1958) çocukların, özel ses
etkileri ile özellikle müzikle karşılaşmalarının korkutucu ögeler olduğunu
bulmuşlardır (akt. Valkenburg ve ark., 2002). Sonraki araştırmalar da korkutucu
bir müziğin filme gösterilen korku tepkisini artırdığını göstermiştir. Örneğin,
Thayer ve Levenson (1983) endüstriyel bir kazanın belgesel filmine eklenen
“korkutucu bir müziğin” sıradan “belgesel müziğinden” çok daha fazla korku
yarattığını bulmuşlardır.
Korku
çok güçlü bir biçimde izleyenin bilişsel gelişim düzeyi ile ilişkilidir. Araştırmalar çocuk ve büyük çocukların
korkunç filmleri iki şekilde izlediklerini göstermektedir: Duygudan arınmış bir
ilgi gösterir ve filmden hoşlanırlar. Ancak aynı zamanda gördüklerinin gerçek
olmadığını düşünerek duygularını zayıflatırlar. Kendilerine “gördüklerim gerçek
değil” telkininde bulunarak korkuyla bilişsel yolla baş etmeye çalışırlar. Bu
türden baş etme 6-7 yaşından başlayarak yaşla artmaktadır. Bilişsel olmayan
stratejileri ise örneğin, bir oyuncağa sarılma ya da birine dokunarak rahatlama
gibi, çocuklar daha fazla kullanmaktadır. Yedi yaşından küçük çocuklar,
izledikleri şeyin düşsel olduğu konusunda önemli ölçüde uyarılsalar bile,
korkutucu medya içeriği ile bilişsel olarak baş etmekte güçsüz kalmakta daha
büyük çocuklar ise olayın gerçekliği arttıkça daha fazla korku tepkisi
sergilemektedir (Wilson, Hoffner & Cantor, 1987). Bu sınıflama sisteminde
her iki tür korku da dikkate alınmıştır.
Cinsellik
Akıllı
işaretler sistemi için yapılmış olan tüketici araştırmasının sonuçları anne
babaların TV programlarının içeriğiyle ilgili olarak bilgilenmek istedikleri
alanlardan birinin cinsellik olduğunu ortaya koymuştur. Araştırma bulguları,
cinselliğin medyada temsil ediliş biçiminin toplumsal değerlerle ilişkili
olarak çeşitli endişelere ve eleştirilere yol açtığını göstermektedir. “Bütün
bu eleştiri ve endişelerin temelinde, medyanın cinsellik içeren yayınlarının
gençleri olumsuz olarak etkilediği varsayımı yatmaktadır” (Çaplı, 2002: 206).
Çocuğun ya da gencin konuya ilgisi, kavrama düzeyi, olayın gerçek olarak
algılanma düzeyi ve anne babanın içeriği nasıl açıkladığı cinselliğin etkisi
üzerinde önemli rol oynamaktadır. Televizyonda yer alan cinsel içerik,
cinsellik hakkında genel konuşmalardan,
cinsel deneyimler üzerinde konuşmaya, okşama, öpüşme ve fiziksel
flörtten cinsel ilişkinin güçlü bir biçimde imasına ya da ilişkiye kadar
gitmektedir (Kunkel, Cope & Biely, 1999). Televizyon programlarındaki
cinsel içerik, özellikle ergenlerin cinsel açıdan (cinselliklerinin)
sosyalleşmelerinde önemli ölçüde etkili olmaktadır. Ergenler cinsel davranış
normlarını, cinsellik ve romantizmle ilgili davranış senaryolarını ve
kalıplarını TV'den ve medyadan öğrenmektedirler (Brown, Childers & Waszak,
1990). Örneğin gençler karşı cinsten arkadaşlarıyla cinsel konularda nasıl
konuşacaklarını TV'deki gösterimlerden öğrendiklerini ifade etmektedirler (akt.
Kunkel ve ark., 1999).
Daha
küçük yaş grubundaki çocuklar üzerinde de cinselliğin olası olumsuz etkileri
belirtilmiştir. Cinsellik konusunda bilgi ve deneyimi olmayan çocuklar,
çıplaklıkla birlikte yoğun cinsellik içeren sahnelerden, cinsellik içeren yakın
davranışlardan rahatsızlık duymaktadırlar (Wartella ve ark., 2000). Ayrıca cinselliği
henüz deneyimlememiş küçük çocuklar, özellikle cinsel ilişki içeren sahneleri
şiddet olarak yorumlamakta ve yetişkin cinselliğiyle ilgili yanlış inanışlara
ve kavramsallaştırmalara sahip olmaktadır.
Cinselliğin
nasıl sunulduğu da çocuk ve ergenler üzerinde bıraktığı etkiyle ilişkilidir. Cinsellik
genellikle rastlantısal ve bir gecelik ilişkiler biçiminde yaşanmakta, korunma
genellikle gösterilmemekte, cinsel ilişkinin uygun olmayan partnerler ve
koşullarda yaşanmasının yol açabileceği kimi ağır, olumsuz sonuçlara pek
değinilmemekte ve genellikle biraz ısrardan
sonra kadınların ilişkiye ikna edilebildiği görülmektedir. Sonuç olarak
insanların cinsel aktivitelerinin yaratabileceği belirli riskler konusunda hiç
de gerçekçi olmayan sunumlar ağırlıkta olmaktadır. Gençlerle ilgili
programlarda cinsellik davranış olarak yer almasa bile konuşma olarak ağırlıkla
işlenmekte ve sağladığı bilgi cinsellikle ilgili normların, kimliklerin,
uygulamaların, güdülerin ve cinselliğe yönelik tutumların gelişmesinde oldukça
etkili olmakta, cinsellikle ilgili tutumlar da cinsel davranışlara yön
vermektedir (Emmers-Sommer & Allen, 1999). Bu nedenle cinsel içerik,
eğitici olduğu ve anne babalara çocuklarıyla bu türden konuları konuşma için
fırsat yarattığı sürece yararlı da olabilir.
Olumsuz Örnek Oluşturabilecek
Davranışlar
Tüketici
araştırması sonuçlarına göre anne babalar, şiddet ve korkudan sonra
çocuklarının kötü dil ve diğer olumsuz davranışlardan etkilendiğini
düşünmektedir. Ayrımcılık, madde ve alkol kullanımı, suça yönelik davranışlar
ve küfür içeren kaba ve saygısız konuşmalardan erkeklerin kızlardan daha fazla
etkilendiğine inanılmaktadır. Çocuklar bu nitelikte hareketleri görsel-işitsel
medyada yer aldığı için normal kabul etmekte ve özellikle kaba, maço,
özendirici ve ödüllendirici biçimde sunulan olumsuz davranışlar rol modeli
olarak daha çok örnek alınmaktadır.
Ayrımcı
ifade ve davranışlar: Cinsiyet, ırk din, dil, etnik
köken ve milliyet temelinde yapılan tüm ayırımcı davranışları kapsamaktadır.
Ayrımcılığın açık örneklerinin sergilendiği ya da özendirildiği ve ayrımcılığın
açıkça reddedilip etkisizleştirilmediği tüm durumlar 13 yaşın altındaki
çocuklar için uygun olmayan içerik olarak kabul edilmiştir.
Madde
kullanımı, alkol, tütün ve benzerlerinin aşırı tüketimi: Bu türden davranışların
çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi, söz konusu davranışın
normalleştirilmesidir. Özellikle madde alkol ve sigara kullanımı özendirici ve
olumlu bir biçimde sunuluyorsa ve bu davranışları sergileyenler ergenlerin
özdeşim kurabilecekleri karakterler ise davranışın taklit edilme olasılığı
artmaktadır. Amerikan Pediatri Akademisi’nin bir araştırmasına göre gençler,
alkol reklamlarının kendilerini içmeye cesaretlendirdiğini bildirmektedir
(2001). Bu nedenle özendirici ve olumlu biçimde sunulan tüm kullanımlar ve
bağımlılığın sergilendiği durumlarda, programın 18 yaşın altındaki genç ve
çocuklar için uygun olmadığına inanılmaktadır. Eğer sunum, özendirici ve taklit
etmeye cesaretlendirici biçimde sunulmuyorsa program, 13 yaş ve üzeri olarak
sınıflanmaktadır. Eğer olumsuz davranış için açık uyarı yer alıyorsa program
tüm izleyiciler içindir.
Suç
ve yasalara aykırı davranışlar:
Bu türden davranışlar genellikle şiddet içeriğiyle birlikte yer almakla
birlikte her zaman böyle olmadığı da görülmektedir. Bu nedenle şiddet, korku ve
cinsellikle birlikte yer almadığı halde kutsal değerlere saygısızlık, şantaj,
hırsızlık, röntgencilik, teşhircilik, kundaklama vb. davranışlar çocukların
hoşlandıkları kahramanlar tarafından ve/veya özendirici biçimde sunuluyor
olabilir. Ayrıca bu türden davranışlar cezasız kalabilir ya da olumlu bir
özellikmiş gibi sunulabilir. Tüm bu durumlarda davranışın taklit edilme ve
kahramanın rol modeli olarak benimsenme olasılığı artmaktadır. Bu nedenle
özendirici ve olumlu biçimde sunulan tüm yasadışı davranışların 18 yaş ve üzeri
olarak sınıflanması kararlaştırılmıştır. Sadece yasa dışı davranışın sergilendiği
durumlar 13 yaş ve üzerine; davranış hakkında açık uyarının yer aldığı tüm
durumlarda ise program tüm izleyicilere önerilmektedir.
Kaba
ve kötü konuşmalar:
Tüketici araştırması sonuçlarına göre ebeveynler için kaba konuşma ve küfür,
çocuklarının en çok etkilendikleri içerik alanı olarak şiddet ve korkudan sonra
3. sırada gelmektedir. Ayrıca anne babalar erkek çocuklarının bu türden
davranışlar sergileyen kahramanlardan kızlara göre daha çok etkilendiklerini
belirtmektedirler. Okulöncesi dönemdeki çocuklar, televizyonda duydukları
sloganları, sözcükleri ve kalıpları olduğu gibi taklit etme eğiliminde
oldukları için kaba ve kötü konuşmalar içeren programlar 7 yaş ve üzeri için
uygun bulunmuştur. Daha büyük yaştaki çocuklar genellikle duydukları sözcükleri
iyi ya da kötü olarak değerlendirebilmekte ve küfür ya da kaba konuşmaları
kullanmamaları gerektiğini bilmektedirler.
Kodlama Formu ve Kodlama
Anahtarı
Akıllı işaretler sisteminin 1.0 sürümü 2006 yılında kullanıma
sunulmuştur. Akıllı İşaretler Kodlama Formu, görsel-işitsel programların
içeriği ile ilgili bir dizi sorudan oluşmakta ve bu sorular kodlayıcılara
internet üzerinden sunulmaktadır. Yukarıda sözü edildiği gibi kodlayıcılar,
yayıncılar veya yapımcıların görevlendirdiği elemanlardır. Kodlayıcı bir şifre
kullanarak, programını sınıflamak için internete girer ve Akıllı İşaretler web
sayfasından kodlama işlemini gerçekleştirir. Kodlama sürecini otomatik olarak
sonuçlandırmak üzere hazırlanmış olan bilgisayar programı o yapım/programa
ilişkin içerik ve yaş sınıflamasını kendiliğinden verir (örneğin, şiddet-13 yaş
ve üzeri için uygun ya da tüm izleyici için vb.). Soru formundaki tüm sorular
tüm yapımlar için uygulanabilir nitelikte değildir. Örneğin yapım komik çizgi
filmse kodlayıcı formdaki diğer soruları yanıtlamaz (örneğin, Tom ve
Jerry). O program için uygulanabilir
olmayan sorularda, bilgisayar otomatik olarak uygulanabilir sorulara geçer. Bu
nedenle yanıtlanabilecek soruların sayısı, programın türüne ve içeriğine göre
değişir. Soruların anlaşılmasını kolaylaştırmak amacıyla gerektikçe örnek ve
açıklama verilmiştir. Soru formunda yer alan maddelerin, hangi içerik alanında
hangi yaş grubuna götüreceği konusunda bir anahtar hazırlanmıştır. Bu anahtarın
önemli ölçütleri izleyen bölümlerde sunulmaktadır. Anahtarın tümü istendiği
takdirde RTÜK’den sağlanabilir.
Kodlama Formu beş bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm program
türleridir; diğer dört bölüm içerik alanlarını tanımlar: 2. Şiddet, 3. Korku, 4. Cinsellik,
5. Olumsuz Örnek Oluşturabilecek Davranışlar. Bu kategoriler aşağıda
açıklanmaktadır.
Program Türü
Akıllı İşaretler sisteminin yürütülmesinde temel olan kodlama formu,
program türlerine ilişkin sorularla başlamaktadır. Program türünün belirlenmesinin
önemi, çocuklar ve gençlerin televizyon programlarından etkilenme düzeyinin
izledikleri programın türüne bağlı olarak farklılaşmalar göstermesinden
kaynaklanır. Haber bültenleri, müzik videolar ve reklamlar televizyon programı
olarak değerlendirilmediklerinden kodlama kapsamına alınmamıştır. Canlı yayınlanan
her türlü programın ise, bir önce yayınlanan programın formatı dikkate alınarak
kodlanması uygun görülmüştür. Belirtilen istisnalar dışındaki bütün
programların kodlanmaları gerekmektedir.
Bu
çerçevede kodlama formunun birinci bölümünde yer alan ilk üç soru söz konusu
programın kurmaca (fiction) türündeki
bir çizgi film, televizyon dizisi ya
da sinema filmi olup olmadığını saptamaya yöneliktir. Takip eden diğer üç soru
ise programın kurmaca dışındaki (non-fiction
/ factual) diğer türlerden hangisine girdiğini saptamaya çalışan
sorulardır. Kodlama formunda kurmaca programın niteliğini anlamak için
kodlayıcılara sırasıyla; 1) programın komik bir çizgi film (örneğin: Tom ve Jerry); 2) diğer bir tür çizgi
film (örneğin: Aslan Kral); 3) bir
sinema filmi veya televizyon draması olup olmadığı sorulmaktadır. Bu sorular
programın “gerçeklik” düzeyini tespit etmeye yönelik sorulardır. Çünkü
araştırmalar yedi yaşın üzerindeki çocukların çizgi filmlerdeki fiziksel
şiddeti gerçek insanların yer aldığı kurmaca filmlere oranla daha az inandırıcı
bulduklarını göstermektedir. Araştırmalar ayrıca yedi yaş ve üzerindeki
çocukların çizgi filmlerdeki şiddet öğelerinden korkuya kapılmak ya da
saldırgan eğilimler sergilemek anlamında daha az etkilendiklerini de ortaya koymaktadır.
Bu nedenle, kurmaca programlarda bu ayrım önemli bulunmuş ve çizgi filmlerin
ayrı olarak değerlendirilmesine karar verilmiştir.
Bununla
birlikte, yedi yaşın altındaki çocukların çizgi filmlerdeki şiddeti daha fazla
ciddiye aldıkları bilinmektedir. Çünkü bu yaş grubundaki çocukların çizgi
filmlerdeki şiddet ile diğer kurmaca filmlerdeki şiddeti ayırt etme yetileri
henüz tam olarak gelişmemiştir. Belirtilen nedenlerle eğer program komik bir
çizgi filmse değerlendirme sona ermekte ancak diğer dramatik anlatıya sahip bir
çizgi filmse kodlamaya devam edilmektedir. Burada, fiziksel şiddet eşliğindeki
tecavüz girişimi ya da tecavüz eylemlerinin varlığı halinde o çizgi filmin
ancak 18 yaş ve üzeri için uygun olacağına karar verilmiştir. Şiddetin eyleme
geçirilebilir nitelikte olması, ağır yaralanmayla sonuçlanması ve
meşrulaştırılması durumlarının birlikte yer alması da o programın ancak 18 yaş
ve üzeri için önerilmesine götürmektedir. Bu iki istisna dışındaki diğer
durumlarda dramatik çizgi filmlerde ancak 13 yaşın altındakilere yönelik bir
koruma söz konusudur.
Belirtilmesi
gereken bir diğer nokta da kodlama formundaki bu ilk üç sorunun kurmacanın
farklı türlerine işaret etmediğidir. Başka bir deyişle bu bölümde durum
komedisi, polisiye, bilim-kurgu ya da diğer türler ayrı ayrı belirtilmemiştir.
Yapılan çalışmada böyle bir ayrımın neredeyse imkansız olduğu görüldüğünden
kurmaca niteliğindeki programları, çizgi filmler ve gerçek insanların rol
aldığı televizyon dizileri ya da sinema filmleri olarak çok genel kategoriler
temelinde ayıran sorulara yer verilmiştir. Son yıllarda televizyon
programlarında türlerin melezleşme (hybridization),
birbirine benzeme ve yakınlaşma eğiliminin artması da bu tercihte etkili
olmuştur. Bunun gibi geçmişte çizgi filmler söz konusu olduğunda küçüklere
yönelik hikayeler anlatan ve önemli ölçüde güvenilir programlar akla
gelmekteydi. Ancak günümüzde South Park,
The Simpsons gibi büyük ölçüde yetişkin dünyasını, yetişkinlerin
hikayelerini anlatan ve bu çerçevede kötü dil kullanımı, ayrımcılık gibi
olumsuz içerikler barındırabilen çizgi film örnekleri yaygınlaşmaya
başlamıştır. Günümüzün çizgi filmlerinde bir diğer yaygınlaşan eğilim de sadece
çizgi ya da animasyon olarak tasarlanmanın ötesine geçilmesidir. Yakın
zamanlarda üretilen çizgi filmlerde çizgi ya da animasyon karakterler yanında
gerçek insanlara da yer verilebilmektedir (örneğin: Garfield). Belirtilen bu türlerin sınırlarının belirsizleşmesi gibi
nedenlerle sınıflandırmanın genel kategoriler dışında olumsuz içeriği saptamaya
yönelik ve türlerden bağımsız olarak yapılmasına çalışılmıştır. Örneğin komik
çizgi film dışındaki çizgi filmler diğer televizyon dizileri ya da sinema
filmleri ile aynı sorular çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bunun gibi
televizyonda yer verilen bütün dramatik yapımlar komedi, polisiye ya da bilim
kurgu ayrımı gözetmeksizin, yalnızca zararlı içeriğin olup olmadığını anlamak
üzere yine aynı sorular çerçevesinde incelenmektedir.
Sınıflandırmanın
tür temelinde yapılamamasının bir diğer nedeni de çocukların televizyonu
sıklıkla kanal değiştirerek (zapping)
izliyor olmalarıyla ilişkilidir. Bu durumda çocuklar türsel bağlamını
bilmedikleri, parçalı sahnelere maruz kalmaktadırlar. Dolayısıyla korkutucu
unsurlar ya da şiddet içeren sahnelerin bir eğitici belgesele aksiyon filmine
ya da bir bilim kurgu dizisine ait olmasının önemi yoktur (Valkenburg ve ark.,
2002).
Akıllı İşaretler sisteminde kurmaca
dışındaki programlar üç farklı grupta toplanmıştır: 1) Talk-show, reality-show,
yarışma, tartışma ya da magazin programları 2) Belgesel, belgesel-drama ya da
haber programları 3) Kültür-sanat ya da hobi programları. Kodlama formunun 1.2
blokunda yer alan sorular, söz konusu programın belirtilen bu üç gruptan
hangisine girdiğini saptamak amacındadır.
Burada
programın türü belirtildiğinde, kodlayıcının on-line olarak eriştiği kodlama
formunda o program türü ile ilgili olmayan sorular otomatik olarak kapanmakta
ve yalnızca programla ilgili olan sorular görünmektedir. Birinci gruptaki
programlar genellikle stüdyo ortamında gerçekleştirilen ve bir sunucunun,
konukların veya katılımcıların yer aldığı programlardır. Bu nedenle bu gruptaki
programlar öncelikle, 2.1 blokunda yer alan ve programın katılımcıları arasında
kaba kuvvet kullanımı, sözel saldırganlık, alay etme ya da küçük düşürme ve
aşağılamanın varlığını ya da bu gibi tutum ve davranışların kışkırtılıp
kışkırtılmadığını ölçen sorular aracılığıyla değerlendirilmektedir. Program
eğer bir kültür sanat ya da hobi programı ise değerlendirme sona ermektedir.
Şiddet
Kodlama
formunda şiddetle ilgili sınıflamanın yedi blok içinde ele alındığı
görülmektedir. İlk blokta, yukarıda da belirtildiği gibi sunucu,
konuklar ve stüdyo izleyicilerinin bulunduğu stüdyo programlarına özgü şiddet
sınıflanmaktadır. Stüdyo programlarındaki şiddet gerçektir. Gerçek anlamda bir
fiziksel şiddet ya da tehdidi olabileceği gibi psikolojik şiddet yani alay,
aşağılama ve küçük düşürülme de olabilir. Bu tür programlarda diğer bir tehlike
şiddetin ya da alayın sunucu, konuklar ya da stüdyo izleyicileri tarafından
kışkırtılması ya da onaylanması durumudur. Onaylanan dolayısıyla
ödüllendirilmiş olan bir davranışın model alınma olasılığı artmaktadır. Bu
nedenle şiddetin onaylanması ya da kışkırtılması 13 yaş ve üzeri olarak
sınıflanmıştır. Eğer sunucu şiddeti onaylamadığını derhal ve açıkça ifade eder
ve mağduriyeti gidermek için çaba gösterirse bu durumda sınıflama 7 yaş ve
üzeri olarak gerçekleşir.
İkinci
blok, stüdyo
programları dışındaki programlarda yer alabilecek şiddet türlerini belirlemeye
yöneliktir. Bunlar; 1. Kaba kuvvet kullanımı,
2. İşkence, 3. Ateşli, kesici silahlar ya da darp aletleriyle uygulanan
şiddet, 4. Savaş sahnesi, 5. Duygusal şiddet (mahrum bırakma,
sevdikleriyle görüştürmeme, hapsetme, şantaj vb.) ayrı ayrı sayılmıştır.
Programda, ayrı ayrı belirtilen bu şiddet türlerinden herhangi birinin varlığı
halinde “evet” seçeneği işaretlenecektir.
Şiddet
türlerinin bu şekilde ayrı ayrı betimlenmesinin amacı kodlayıcının kendi şiddet
tanımlamasının dışında herhangi bir şiddet türünü atlama olasılığını en aza
indirmektir. Örneğin, kodlayıcı, bir eşin karısını eve kapatıp başkalarıyla
görüşmesini engellemesini şiddet olarak değerlendirmeyebilir. Sorunun böyle
detaylandırılması ile bu türden öznel değerlendirmelerin önüne geçmek
amaçlanmıştır.
Burada
belirtilmesi gereken önemli bir nokta, sınıflama açısından bir ya da daha fazla
sayıda şiddet türünün varlığının kodlamanın sonucu açısından bir şey
değiştirmeyeceğidir. Çünkü bu bloktaki bütün şiddet türleri, birleştirici tek
bir soru altında yer almaktadır. Bu, tek bir şiddet sahnesinin varlığının bile
önemli olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte bu bloktaki değerlendirme
bağımsız olarak değil, ancak izleyen bloklardaki şiddetin niteliği ile ilgili
sorulara verilen cevaplar neticesinde, o programın hangi yaş grubundan izleyici
için önerildiği bilgisine ulaştırmaktadır.
Üçüncü
blok, şiddet
eylemlerinin ne ölçüde gerçekleştirilebilir eylemler olduğunun belirlenmesiyle
ilgilidir. Sorunun amacı, şiddetin gerçeklik düzeyini ayrıştırmaktır. Eğer
programda insanlar tarafından gerçekleştirilen bir şiddet eylemi yoksa, bu
programın şiddet açısından gerçekliği; eyleme geçirilebilirliği daha düşük
olarak değerlendirilebilir ve daha düşük bir yaş sınıflaması alabilir.
Dördüncü
blok, şiddetin
etki derecesini ortaya koymak amacıyla planlanmıştır. Eğer bir şiddet eylemi
üçüncü blokta gerçekleştirilebilir nitelikte bulunmuşsa burada yer alan üç
sorudan herhangi birine "evet" olarak yanıt verilmesi yapımı, 13 yaş
ve üzeri olarak sınıflayacaktır. Yüksek düzeyde etki bırakabilecek bir yapımın
duyarsızlaşmaya ve saldırgan davranışa yol açma olasılığı fazla olduğu için
daha yüksek bir yaş sınıflaması almalıdır.
Beşinci
blok, şiddetin
görülebilir sonucu olan yaralanmanın saptanmasıyla ilgilidir: Burada yer alan
iki soru aracılığıyla, yaralanmanın mevcudiyeti ve -eğer varsa- ağır bir
yaralanma olup olmadığı anlaşılmaya çalışılmaktadır. Yaralanma ne kadar
gerçekçi bir bağlamda yer aldıysa etkisi de o kadar fazla olmaktadır. Bu
nedenle örneğin uzay savaşları sırasındaki yaralanmalarla, “Gerçek Kesit” gibi
bir yapımdaki ağır bir yaralanma aynı değildir ve ikincisi daha yüksek bir yaş
sınıflaması alır.
Altıncı
blok, şiddet
içeren cinsel eylemleri değerlendirmektedir. Yapımda cinsel taciz ve
aşağılamanın varlığı sınıflamayı 13 yaş ve üzerine, tecavüz girişimi ve
tecavüzün varlığı ise 18 yaş ve üzerine çıkarmaktadır.
Yedinci
blok, şiddetin
meşrulaştırılmasıyla ilgilidir. Bazen şiddet eylemleri adalet, namus gibi
yüksek değerler adına gerçekleştirildiğinde, sonuçları önemsizleştirildiğinde
ya da sergileyen kişi kahramanlaştırıldığında göz ardı edilebilmektedir. Oysa
tüm bu koşullar, gençler için şiddeti sergileyenle özdeşim kurmaya ve onu model
almaya çok uygun durumlardır. Bu nedenle sınıflamayı hiçbir zaman 13 yaş ve
altına indirmez.
Sekizinci
ve son blok,
şiddetin yer aldığı bağlamın komik olup olmadığını saptar. Yedi yaş ve
üzerindeki tüm çocuklar, bir şiddet eyleminin komik bağlamda yer almasının
diğer durumlardan farklı olduğunu kavrarlar. Bu nedenle şiddet eylemleri gerçekleştirilebilir
nitelikte ve oldukça etkileyici biçimde sunulmuş olsalar bile komik bağlam
farklı bir sınıflamaya götürür. Örneğin Evde
Tek Başına filmi etki bırakan ve eyleme geçirilebilir bir şiddet içerdiği
için kolaylıkla 13 yaş ve üzeri olarak sınıflanabilir. Oysa burada şiddet
tamamen komik bağlamda yer almakta ve Kurtlar
Vadisi dizisinde yer alan şiddetten farklı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle Laurel ve Hardy ya da Evde Tek Başına gibi yapımlar iki şiddet
arasındaki farkı ayırt edebilen 7 yaş grubu ve üzeri için uygundur.
Kurmaca
türü yapımlarda şiddetin yaşa göre sınıflanması:
"Akıllı işaretler"
sisteminde komik çizgi filmler daima, “genel izleyici kitlesi” içindir simgesi
alır. Diğer kurmaca türü programlarda şiddet açısından yaş derecelemesi
1. Eyleme geçirilebilirlik,
abartılı şiddet, yaralanma ve veya ağır yaralanma varsa 18 yaş ve üzeri,
2. Eyleme geçirilebilirlik,
abartılı şiddet, meşrulaştırma varsa 13 yaş ve üzeri,
3. Eyleme
geçirilebilirlik, ağır yaralanma varsa
ancak şiddet abartılı değilse 13 yaş ve üzeri,
4. Abartılı şiddet, yaralanma
ve/veya ağır yaralanma varsa ancak şiddet eyleme geçirilebilir nitelikte
değilse 13 yaş ve üzeri,
5. Bunun dışındaki bütün
durumlar 7 yaş ve üzeri,
6. Bağlam komikse, 18 yaş 13’e,
13 yaş 7’ye iner.
Diğer programlarda şiddet
açısından yaş derecelemesi
Talk-show, reality-show,
yarışma, tartışma ve magazin programları:
Bu
programlarda şiddet 13 veya 7 yaş ve üzeri olarak sınıflanmaktadır. Eğer kaba
kuvvet kullanımı ya da psikolojik şiddet programda sunucu, izleyiciler veya
konuklar tarafından kışkırtılıyor veya onaylanıyorsa dereceleme 13 yaş ve
üzeridir. Şiddetin onaylanmadığı açıkça ifade ediliyorsa program 7 yaş ve
üzeri, alay açıkça onaylanmıyorsa da program genel izleyici içindir.
1. Kaba kuvvet kullanımı veya
tehdidiyle birlikte onaylayan izleyicinin olduğu ve sunucunun bu durumu
onaylamadığını açıkça belirtmediği her durumda 13 yaş ve üzeri
2. Alay ve alayı onaylayan
izleyicinin olduğu ve alayı onaylamadığını açıkça belirten sunucunun bulunmadığı
her durumda 13 yaş ve üzeri
3. Yukarıdaki iki durum
birlikte yer alıyorsa yine 13 yaş ve üzeri
4. Kaba kuvvet kullanımı veya
tehdidi varsa fakat onaylayan izleyici yoksa 7 yaş ve üzeri
5. Sadece alay ve alayı
onaylayan izleyici varsa fakat alayın onaylanmadığı açıkça belirtiliyorsa 7 yaş
ve üzeri
6. Sadece alay varsa fakat
onaylayan izleyici yoksa ve alayın onaylanmadığı açıkça belirtiliyorsa –kaba
kuvvet kullanımı ya da tehdidi yoksa- GENEL izleyici için.
7. 13 yaş için bütün durumlar
eğer sunucu şiddet ve alayın her ikisini de onaylamıyorsa 7 yaşa iner.
Belgesel,
belgesel-drama ve haber programları:
Bu
programlardaki sınıflama da kurmaca türü yapımlardakine oldukça paraleldir.
Ancak, bu yapımlardaki şiddet her zaman eyleme geçirilebilir olduğu için bu
açıdan değerlendirmeye ayrıca yer verilmemiştir. Sadece bir -ya da daha fazla-
şiddet türünün varlığı halinde program en az 7 yaş ve üzeri sınıflaması almalı;
onun dışındaki durumlar için aşağıdaki ölçütler uygulanmalıdır.
1. Abartılı şiddet, yaralanma
ve ağır yaralanma varsa 18 yaş ve üzeri
2. Abartılı şiddet varsa 13 yaş
ve üzeri
3.
Yaralanma ve/veya ağır yaralanma varsa, ancak abartılı şiddet yoksa 13 yaş ve
üzeri
Korkutucu içerik
Yapımların
korkutucu içerik açısından derecelenmesi dört blokta ele alınmaktadır. İlk
blok özellikle çocuklar için korkutucu olabilecek durumları sıralar. Yedi
yaşın altındaki çocuklar kurmaca türü yapımlarda hayal ile gerçeği ayırt
edemedikleri için yetişkinlere korkunç gelmeyen hatta onları büyüleyen
sahnelerden korkabilirler. Eğer ilk blok (3.1.1) “evet” biçiminde yanıtlanmışsa
programın türü ne olursa olsun 7 yaş ve üzeri olarak derecelenir.
İkinci
blokta yer
alan sorular, korkmuş insan görüntülerinin değerlendirilmesine yöneliktir: Şiddet,
savaş, felaket veya kazaların bir sonucu olarak aşırı korkmuş, dehşet içindeki
insanların yapımda görülüp görülmediği değerlendirilir. Bazı yapımlarda bu öge
izleyicide de korku yaratmak amacıyla kasıtlı olarak kullanılır. Bu nedenle bu
blok "evet" olarak işaretlenmişse sınıflama 13 yaş olarak
derecelenir. Eğer korkmuş insanlara anında yardım ediliyor ve mutlu sona
eriliyorsa dereceleme 7 yaş ve üzeridir. Örneğin Sahil Güvenlik dizisinde boğulma tehlikesi içindeki kişiler
genellikle anında kurtarılmakta ve izleyicinin olumsuz etkilenmesine yol açacak
bu tür sahneler uzun süre devam etmemektedir.
Üçüncü
blokta
görsel-işitsel yapımlarda yaygın olarak kullanılan diğer korkutucu unsurlar
değerlendirilmektedir. Bunlar; korkutucu ses ve efektler, ceset görüntüleri ve
dehşet yaratan sahnelerdir.
Dördüncü
blokta
korkutucu sahnelerin ya da korkmuş insan görüntülerinin yer aldığı çevre
değerlendirilmektedir. Çünkü günlük yaşamda iç içe olduğumuz farklı ortamlarda
yaratılan korku sahneleri izleyicinin etkilenme riskini arttırmaktadır.
Çizgi
filmlerde korku açısından yaş derecelemesi:
1. Bu tür yapımlarda korkunun
varlığı hiçbir zaman sınıflamayı 13 yaş ve üzerine çıkarmaz.
2. Dehşet sahneleri ve bildik
çevrelerin olduğu tüm durumlar 13 yaş ve üzeri
3. Dehşet sahneleri ve bildik
çevreleri içermeyen diğer bütün korkutucu durumlar 7 yaş ve üzeri
Kurmaca
türü programlarda korku açısından yaş derecelemesi:
Programın
18 yaş ve üzeri olarak sınıflanması üç şekilde gerçekleşebilir:
1. Çok korkmuş insanlar veya
diğer korkutucu unsurlar, ağır yaralanma ve dehşet sahneleriyle birlikte yer
alıyorsa 18 yaş ve üzeri,
2. Çok korkmuş insanlar veya
diğer korkutucu unsurlar, dehşet sahneleri ve bildik çevreyle birlikte yer
alıyorsa 18 yaş ve üzeri,
3. Ağır yaralanma, dehşet
sahneleri ve bildik çevreyle birlikte yer alıyorsa 18 yaş ve üzeri.
Programın
7 yaş ve üzeri olarak sınflanması dört şekilde gerçekleşebilir:
1. Blok 3.1’e "evet"
denmişse,
2. Çok korkmuş insan görüntüsü
ve korkutucu unsurlar dehşet sahnesiyle birlikte yer alıyorsa; ancak, ağır
yaralanma ve bildik çevre yoksa 7 yaş ve üzeri,
3. Çok korkmuş insan görüntüsü
ve bildik çevre varsa fakat anında müdahale / yardım ediliyorsa 7 yaş ve üzeri,
4. Çok korkmuş insan görüntüsü,
bildik olmayan çevre ve anında müdahale varsa 7 yaş ve üzeri,
Diğer
tüm koşullarda program “13 yaş ve üzeri” sınıflamasına girer.
Diğer
programlarda korku açısından yaş derecelemesi:
Kurmaca
olmayan bu programlarda korkuyla ilgili sorular üç farklı durumda 18 yaş ve
üzerine götürür:
1. Korkmuş insanlar ve ağır
yaralanma görüntüleri birlikte yer alıyorsa 18 yaş ve üzeri
2. Korkmuş insanlar ile
bozulmuş, parçalanmış ve benzeri durumdaki ceset görüntüleri varsa 18 yaş ve
üzeri
3. Korkutucu sesler, bozulmuş
ceset veya ağır yaralanmayla birlikteyse 18 yaş ve üzeri
4. Korkmuş insanlar varsa,
fakat anında müdahale / yardım ediliyorsa 7 yaş ve üzeri
Diğer
bütün durumlar “13 yaş ve üzeri” olarak sınıflandırılır.
Cinsel İçerik
Cinsellikle
ilgili blokta yer alan dil ve eylemler cinsel uyarılma etkisi yaratacak biçimde
verilmiyorsa cinsellikte değerlendirme bitmiş olur. Diğer maddeler cinsellik
içeren dil ve eylemlerin ne kadar yaygın olduğunu saptamaya çalışmaktadır.
Kurmaca
ve Animasyon türü programlarda cinsellik açısından yaş derecelemesi:
1. Programda uyarılma etkisi
varsa veya cinsel içerikli dil ve cinsel eylemler yaygınsa 18 yaş,
2. Diğer bütün durumlar 13 yaş,
3.
Sadece cinsel içerikli dil kullanımı varsa fakat yaygın değilse GENEL izleyici
için.
Olumsuz Örnek Oluşturabilecek
Davranışlar
Ayrımcılık: Hangi konuda olursa olsun
yapımda ayrımcılığın yer alıp almadığı önemlidir ve ayrımcılıkla ilgili olarak
iki ölçüt dikkate alınmıştır. Bunlardan biri, ayrımcılığın açıkça reddedilmesi
veya etkisizleştirilmesi diğeri ise ayrımcı ifade ve davranışların komik bir
kahraman tarafından gerçekleştirilmesidir (Evli ve çocuklu dizisindeki Al Bundy gibi).
Madde
kullanımı, alkol ve tütünün aşırı tüketimi: Bu blokta üç soru ya da ölçüt
önemlidir. İlki bu türden davranışların yapımda yer alıp almadığı, ikincisi,
olumlu ve özendirici biçimde sunulup sunulmadığı ve sonuncusu da yapım boyunca
söz konusu davranışlara yönelik açık bir uyarı ya da mücadelenin olup
olmamasıdır.
Suç
ve yasalara aykırı davranışlar: Bu blokta da üç ölçüt
önemlidir. Davranışın yapımda yer alıp almaması, davranışı yapanın
kahramanlaştırılması ve yasa dışı davranışların açıkça eleştirilmesi ya da
reddedilmesi.
Kaba
konuşma-küfür: Küfür ve argonun yer aldığı
filmler değerlendirilir. 7 yaşın altındaki çocuklar televizyonda yer alan bu
tür konuşmaları, çabuk öğrenip olduğu gibi tekrarladıkları ve bağlama dikkat
etmeksizin kullandıkları için bu kategorideki yapımlar 7 yaş ve üzeri için
uygun olarak değerlendirilmiştir.
Çizgi
filmler
1. Ayrımcılığın yer aldığı ve
etkisizleştirilmediği durumlar 13 yaş ve üzeri
2. Ayrımcılığın
etkisizleştirildiği, kahramanın komik olduğu veya açık uyarının yer aldığı tüm
durumlar GENEL izleyici için
3. Madde kullanımı, alkol ve
tütünün aşırı kullanımı ve özendirici bir biçimde sunumu 18 yaş ve üzeri
4. Yasa dışı davranışlar ve
özendirici sunum 18 yaş ve üzeri
5. Her iki tür davranış için
bunların dışındaki tüm durumlar 13 yaş ve üzeri
6. Her iki tür davranışın da
açıkça reddedildiği ya da etkisizleştirildiği durumlar ile kahramanın komik
olduğu durumlar GENEL izleyici için
7. Sadece kaba konuşmanın yer
aldığı durumlar 7 yaş ve üzeri olarak sınıflandırılır.
Kurmaca
ve diğer programlar:
1. Aşırı kullanım varsa ve
özendirici bir biçimde sunuluyorsa 18 yaş ve üzeri
2. Yasalara aykırı davranışlar
özendirici biçimde sunuluyorsa 18 yaş ve üzeri
3. Sadece aşırı kullanım varsa
18 yaş ve üzeri
4. Bunun dışındaki tüm durumlar
13 yaş ve üzeri
5. Sadece kaba konuşmanın yer
aldığı durumlar 7 yaş ve üzeri
6.
Ayrımcılığın etkisizleştirildiği, kahramanın komik olduğu veya açık uyarının
yer aldığı tüm durumlar GENEL izleyici için.
Başarılı bir kodlama için ön
koşullar
Akıllı İşaretler sistemi, görsel-işitsel medya
sektöründe öz-denetim sorumluluğunun yerine getirilmesine yardımcı olmak üzere
geliştirilmiş bir sistemdir. Televizyon yayınlarının bu sisteme göre
değerlendirilmesi işlemi yayıncı veya dağıtıcı firma adına çalışan bireysel
kodlayıcılar tarafından yapılmaktadır. Bireysel kodlayıcıların bir dizi
standart ölçüt çerçevesinde yapacakları bireysel değerlendirmelerine dayanan
bir dereceleme sisteminin, ortak sonuçlar ortaya çıkarabilmesi ve bu anlamda
işleyebilmesi bazı koşulların sağlanmış olmasına bağlıdır.
Saydamlık
/Şeffaflık: Akıllı İşaretler Sınıflandırma Sistemi,
çocukların dünyayı nasıl algılayıp anlamlandırdıklarına ve televizyonun
çocuklar üzerindeki etkilerine dair gelişimsel bulgulara; yani öznel ölçütlere
değil oldukça nesnel ve bilimsel ölçütlere dayandırılmıştır. Bu sistem bir grup
akademisyen tarafından NICAM modeli esas alınarak geliştirildiği ve ayrıca
kodlama süreci de bireysel olarak kodlayıcıların yorumunu ve değerlendirmesini
içerdiği için bir bakıma öznel bir nitelik de taşımaktadır. Ancak öznel yönüne
rağmen sistem değer yargılarından arınık ve tümüyle şeffaf bir sistemdir. Bu şu
anlama gelmektedir. İlgili bir tüketici herhangi bir programın derecelenmesini
kontrol edebilir ve belli bir sınıflama sonucuna nasıl ulaşıldığını görebilir.
Geçerlik:
Sınıflama
sistemi geçerli bir sistem olmalıdır. Sistemin geçerlik özelliği taşıması iki
açıdan sağlanmış olmalıdır. İlk olarak ilgilenilen içerik alanlarında
(şiddet-korku, cinsellik ve olumsuz örnek oluşturabilecek davranışlar) çocuklar
ve gençler üzerinde olası olumsuz etkileri olabilecek tüm durumlar kapsanmış
olmalıdır; ikinci olarak da kodlama formundaki sorulara verilen yanıtlar,
kodlayıcıyı doğru yaş sınıflamasına götürmelidir. Bu şu demektir; belli bir
program için ortaya çıkan kodlama sonucu, o program için gerçekten korunması
amaçlanan yaş grubuna karşılık gelmelidir. Böyle bir durum aynı zamanda anne
babaların çeşitli deneyimler sonucunda gelişen endişelerini de karşılamış
olacaktır. Örneğin, "Kurtlar Vadisi" gibi şiddet içeriği yoğun bir
dizi eğer "7 yaş ve üzeri için uygundur" şeklinde bir sınıflama
alırsa, bu sonuç, "akıllı işaretleri" sorgulanabilir bir duruma
sokacaktır. "18 yaş ve üzeri için uygundur" sınıflaması ise sağduyuya
ve bilimsel sonuçlara uygundur.
Güvenirlik:
Sistem
güvenilir olmalıdır. Güvenirliğin anlamı şudur. Bir film ya da televizyon
programını farklı kodlayıcılar kodladığında aynı sonuca ulaşmalıdırlar. Kodlama
formunda yer alan her bir sorunun yanıtı, sınıflama sonucunu doğrudan
etkileyebilmektedir. Bu nedenle sorular, her bir kodlayıcının belli bir
programı kodlarken aynı soruya aynı yanıtı vermelerini sağlayacak biçimde
standartlaştırılarak sunulmuştur. Kodlayıcılar arası güvenilirliği artırmak için
üniversite öğrencileri ve RTÜK kodlayıcıları üzerinde "akıllı işaretler
sistemi" defalarca sınanmıştır.
Kodlayıcının
Yeterliği ve Eğitimi: "Akıllı işaretler"
kodlama formu, olabildiğince açık, nesnel ve standart bir biçimde hazırlanmaya
çalışılmış, anlaşılması kolay ve basit bir biçimde sunulmuştur. Sorular,
örneklerle somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte kodlama işlemi,
herhangi bir kimsenin hiçbir bilgi ve deneyimi olmadan tek başına yapabileceği
kadar basit bir işlem değildir. Soruların doğru olarak algılanması,
değerlendirilmesi ve doğru bir sınıflamaya ulaşılması için kodlayıcıların
kodlama formunda yer alan sorulara gerekçe oluşturan arka plan bilgisini ve
oluşturulan yaş gruplarının arkasındaki mantığı anlamaları zorunludur. Bu
nedenle sistemin düzgün işlemesi ancak kodlayıcıların iyi bir eğitim almasıyla
mümkündür. Bu eğitim kodlayıcıların, farklı yaş düzeylerindeki çocuk ve
gençlerin bilişsel ve sosyal-duygusal gelişimlerini, dünyayı nasıl
anlamlandırdıklarını ve yorumladıklarını anlamalarını sağlayacaktır.
Kodlayıcılarda bu anlayışın oluşması sistemin işleyişinin esasını
oluşturmaktadır. Kodlama hatalarının en az düzeyde olması, kodlayıcıların
eğitimiyle mümkündür. Kodlama formu, zaman içinde ortaya çıkan örnekler ve
sorunlar dikkate alınarak daha da geliştirilecektir.
Eleştiriye
Açıklık: Akıllı işaretler’in ilk sürümü sadece
televizyon yayınlarının değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu nedenle
sisteme sinema ve diğer görsel araçların da (bilgisayar oyunları vb) katılımı,
sistemde değişiklikleri gerekli kılabilir. Ayrıca görsel-işitsel yayın
dünyasına her gün yeni türler eklenmekte ve bu sektör, ilgili bilimsel bilgiden
çok daha hızlı gelişmektedir. Bu nedenle de sistemin güncellenmesi ve
ihtiyaçlar doğrultusunda yeni sürümlerin geliştirilmesi için eleştiriye açık
olunması önem taşımaktadır. Çocuk ve gençleri zararlı içerikten koruma
sorumluluğu yayın kuruluşlarına ait bir sorumluluk olduğu için de yeni program
türleri devreye girdiğinde bunlarla ilgili düzenleme isteğinin yayıncılardan
gelmesi beklenmektedir. Ayrıca zaman içinde sistem, anne babaların ve
kamuoyunun büyük bir kısmının beklentilerini karşılamada yetersiz kaldığında da
sorgulanmalı, eleştiriler dikkate alınmalı ve gözden geçirilmelidir.
Sonuç ve Öneriler
Sınıflandırma sistemi nasıl
kullanılmalıdır?
Akıllı
işaretler sınıflandırma sistemi, çocuk ve gençler üzerinde olası zararlı etki
oluşturabilecek içerik alanlarını yaş derecelemesiyle birlikte vermektedir.
Programın bu sistemde değerlendirilmesi sonucu, o programın tüm içerik alanları
için hangi yaş grubuna uygun olduğunu belirlemek mümkündür. Ancak uygulamada
ortaya çıkabilecek güçlükler nedeniyle tüm içerik alanları için sınıflandırma
sonucu bildirilmemektedir. İzleyicilere sadece en üst koruma sağlayan yaş
grubunun ve zararlı içerik alanının hangisi olduğu bilgisi verilmektedir.
Anne
babalara önerimiz, eğer olanakları varsa, akıllı işaretler sınıflandırma
sisteminin web sayfasındaki örnek kodlama formunu incelemeleri ve tüm içerik
alanları ile ilgili soruları ayrıntılı olarak görmeleridir. Böylece bir
programın nasıl değerlendirilmiş olduğunu görebilirler ve bu bilgi de anne
babalara çocuklarına verecekleri rehberlikte katkı sağlayabilir. Anne babaların
çocuk ve gençlere televizyon izlemeleri sırasında rehberlik etmeleri,
açıklamada bulunup gerekli yerlerde yoruma gitmeleri çocuklar üzerinde olumlu
etki yaratmaktadır.
Bir
diğer önemli konu, bir program belli bir içerik alanında belli yaş grubu için
sınıflanmış olduğunda, bu bilgi programın o yaş grubu üzerindeki tüm çocuklar
için tek başına izlenmeye uygun olduğu anlamına gelmemelidir. Örneğin bir
program şiddet-korku içerik alanı için 7 yaş ve üzeri olarak
derecelendirilmişse, bu programı 7 yaş üzerindeki çocukların yine de anne
babalarıyla birlikte izlemeleri daha uygun olacaktır. Son yıllardaki
araştırmaların elde ettiği önemli bulgulardan biri, anne babanın çocuğa program
içeriğiyle ilgili açıklama yapmasının programın olumsuz içeriğini
etkisizleştirmede oldukça etkili rol oynadığıdır (Van Evra, 2004).
Sistemin
Yararlılığının Düzenli Araştırmalarla İzlenmesi: Akıllı İşaretler Sınıflandırma
Sistemi Kodlama Formu ve Anahtarının bu ilk sürümü, her ne kadar titizlikle
hazırlanmış ve denemelerden geçirilmiş ise de ölçütlerin daha da
geliştirilmesi, kodlama formu kullanıldıkça ortaya çıkan ya da karşılaşılan
sorunların belirlenmesi sistemin daha iyi işlemesine ve daha geniş kitleler
tarafından benimsenmesine yol açacaktır. Ayrıca program türlerindeki
çeşitlenmeler ve teknolojik gelişmeler de sistemin geliştirilmesini gerektirebilir.
Kodlayıcıların
Eğitimi ve Kamuoyunun Bilinçlendirilmesi: Akıllı İşaretler Sınıflandırma
Sisteminin başarısı sadece kodlama formunun geliştirilmesine bağlı değildir.
Formun dışında bu sistemin uygulanmasından sorumlu olan yayıncılar ve sistemi
kullanacak olan kamuoyu da sistemin etkililiğine katkıda bulunmaktadır. Bu
nedenle yayıncıların görevlendirdiği kodlayıcıların sistem ve kodlama hakkında
eğitilmeleri sistemin başarısı için bir zorunluluktur. Sistem her ne kadar
şeffaf ve kodlama formunun kullanılması karmaşık değil ise de kodlayıcıların
çocuk ve gençlerin hangi içerik alanlarında, hangi yaş düzeylerinde ve hangi
nedenlerle korunmuş olduklarını anlamaları önemlidir; çünkü bu anlayış onların
kodlama formunu daha doğru biçimde kullanmalarını ve programları daha bilinçli
olarak değerlendirmelerini sağlayacaktır. Akıllı işaretler sisteminin, bundan
yararlanacak olan anne, baba ve yetişkinlere nasıl anlatılacağı ve sistemi
etkili biçimde kullanmalarının sağlanması da can alıcı öneme sahip bir konudur.
Sistemin tanıtımı ve anlatılması kesinlikle işbirliğini ve katılımı arttırıcı
yönde olmalıdır. Yoğun bir kamuoyu eğitimi kampanyası yürütülmeli ve daha sonra
ebeveynlerin bu sistemi kullanıp kullanmadıkları veya ne ölçüde kullandıkları
izlenmeli ve dünyadaki diğer sınıflandırma sistemlerinde olduğu gibi gerektikçe
sistem güncellenmelidir. Çocuk ve gençleri koruma adına programın içeriği
hakkında mümkün olduğunca yeterli bilgi basit ve anlaşılabilir biçimde
sunulmalıdır. Bu sınıflandırma sisteminin oluşturulmasına katkı sağlayan ve bu
yazıyı hazırlayan akademisyenler olarak, anne babaları, çocuklar üzerinde olası
zararlı etkileri olabilecek yayınlar için uyarıp bilgilendirmek kadar onlara
çocuğun gelişim düzeyine uygun olan programları saptayarak önermenin de önemli
olduğunun farkındayız. Ancak sistem şimdilik olası zararlı içerik konusunda
bilgilendirilme esasına temellendiği ve olumlu/eğitici nitelikteki programlarda
çeşitlilik henüz sağlanamadığı için bu amacın gerçekleşmesi ileri bir aşama
olarak düşünülmüştür.
İçerik Alanları:
Akıllı
İşaretler Sistemi, içerik alanları olarak daha önce de belirtildiği gibi,
şiddet ve korku, cinsellik, örnek oluşturabilecek olumsuz davranışlar
(ayrımcılık, madde kullanımı, alkol ve sigaranın aşırı tüketimi, yasalara aykırı
davranışlar) olarak belirlenmiştir. Bunların dışında insan sağlığını ve yaşamını
tehlikeye sokan bazı riskli davranışların da medyada oldukça sıkça yer alması
ve üstelik kolaylıkla ve korkusuzca sergilenen davranışlar olarak sunulması bu
türden davranışları da örnek oluşturabilecek olumsuz davranışlar sınıfına
sokmaktadır.
Kaynaklar
American Academy of Pediatrics.
(2001). Alcohol use anda buse: A pediatric concern. Pediatrics, 108, 185-189.
Anderson, C.,
& Bushman, B. (2001). Effects of violent video games on aggressive
behavior, aggressive cognition, aggressive affect, physiological arousal, and
prosocial behavior: A meta-analytic review of the scientific literature. Psychological Science, 12, 353-359.
Anderson, D. R.,
Huston, A. C., Kelly, S., Linebarger, D. L. & Wright, J. (2001). Early
childhood television viewing and adolescent behavior: Recontact study.
Monographs of the Society for Research in Child Development, 66(1, seri no.
264).
Bensley
L, Van Eenwyk J, (2001). Videogames and real-life agression: Review of the
literature. Journal of Adolescent Health,
29, 244-257.
Berendt,
A. (1995). What Should Children See? A World Summit Meets to Decide,
Intermedia, v.23 (1).
Brown, J. D.,
Childers, K. V., & Waszak, C. S. (1990). Television and adolescent
sexuality. Journal of Adolescent Health
Care, 11, 62-70.
Bushman, B. J.
& Cantor, J. (2003). Media ratings for violence and sex. American Psychologist, 58(2), 130-141.
Çaplı, B.
(2002). Medya ve Etik, (Ankara: İmge
Yayınevi).
Emmers-Sommer,
T. M. & Allen, M. (1999). Surveying the effect of media effects A meta
analytic summary of the media effects research in Human Communication Research.
Human Communication Research, 25(4),
478-497.
Nathanson, A. I.
& Yang, M. (2003). The effects of mediation content and form on children’s
responses to violent television. Human
Communication Research, 29(1), 111-134.
Kunkel, D.,
Cope, K. M., & Biely, E. (1999). Sexual messages on television: Comparing
findings from three studies, The Journal
of Sex Research, 36(3), 230-236.
Özdiker, C.
(1997a). Radyo ve televizyon üst kurulu anketlerine göre: TV’de şiddet
istenmiyor. RTÜK İletişim, 1(1),
24-28.
Özdiker, C.
(1997b). RTÜK kamuoyu araştırmaları. RTÜK
İletişim, 1(3), 21-23.
Özdiker, C.
(1998). RTÜK kamuoyu araştırmaları. RTÜK
İletişim, 1(6), 21-28.
Özdiker, C.
(1999). Türkiye televizyon yayınları: Kamuoyu araştırması II. RTÜK İletişim, 2(11), 22-33.
Valkenburg P M,
Cantor J, Peeters AI (2000) Fright Reactions to Television: A Child Survey. Communication Research, 27, 82-99.
Van Evra, J.
(2004). Television and Child Development (3rd ed.). London: LEA Pub.
Vidal,
M. A., Clemente, M. ve Espinosa, P. (2003). Types of Media Violence and Degree
of Accetance in Uner 18s. Agressive
Behavior 29, 381-392.
Villani S (2001) Impact of media on children
and adolescents: A 10 year review of the research. Journal of American Academy of Child and Adolescent Psychiatry, 40,
392-401
Wartella, E.,
Scantlin, R., Kotler, J., Huston, A. C. Ve Donnerstein, E. (2000). Effects of
sexual content in the media on children and adolescents. C. Von Feilitzen ve U
Carlsson (Eds.), Children in the new
media landscape: Games, pornography, perceptions. Goteborg: UNESCO
International Clearinghouse on Children and Violence on the Screen.
Wilson, B. J.,
Hoffner, C., & Cantor, J. (1987). Children’s perception of the
effectiveness of techniques yo reduce fear from mass media. Journal of Applied Developmental Psychology,
8, 39-52.
Yardımcı, N.
(1999). Dersimiz: Medya. RTÜK İletişim,
2(12), 24-26.
Valkenburg, P.,
Beentjes, P. N. Ve Tan, E. (2002). Kijkwijzer: The Dutch rating system for
audiovisual productions. Communications,
27, 79-102.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder